Kadına Şiddet ve İstanbul Sözleşmesi: Hukuki ve Sosyal Bir Değerlendirme
Kadına şiddet, dünya genelinde yaygın bir sorun olup, bireylerin temel haklarını ihlal eden, toplumsal bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Kadınlar, şiddet karşısında yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik, ekonomik ve sosyal açıdan da mağdur olmaktadırlar. Bu makalede, kadına şiddetin tanımı, nedenleri, sonuçları ve İstanbul Sözleşmesi’nin bu bağlamda önemi ele alınacaktır.
Kadına Şiddet Nedir?
Kadına şiddet, kadının cinsiyetine dayalı olarak, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar verme eylemleri olarak tanımlanabilir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), kadına şiddeti fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddet biçimlerinde sınıflandırmaktadır. Kadına yönelik şiddet, yalnızca bireysel bir sorun değil, aynı zamanda toplumsal bir mesele olarak da ele alınmalıdır.
Kadına Şiddetin Türleri
-
Fiziksel Şiddet: Kadına yönelik fiziksel şiddet, kadının bedensel bütünlüğüne zarar verme eylemlerini içerir. Bu tür şiddet, dövme, itme, yaralama gibi eylemlerle ortaya çıkabilir.
-
Cinsel Şiddet: Cinsel şiddet, kadının rızası olmadan cinsel eylemlere zorlanmasıdır. Tecavüz, cinsel saldırı veya cinsel istismar gibi eylemleri kapsar.
-
Psikolojik Şiddet: Psikolojik şiddet, kadının ruhsal sağlığını olumsuz etkileyen, tehdit, aşağılama veya kontrol etme gibi eylemleri içerir. Bu tür şiddet, genellikle fiziksel şiddetten daha sinsi ve yıkıcıdır.
-
Ekonomik Şiddet: Ekonomik şiddet, kadının ekonomik bağımsızlığını kısıtlamak amacıyla, maddi kaynaklarına erişimini engelleme veya kontrol etme eylemleridir.
Kadına Şiddetin Nedenleri
Kadına şiddetin birçok nedeni bulunmaktadır ve bu nedenler sosyo-kültürel, ekonomik ve psikolojik faktörlerin bir kombinasyonuna dayanmaktadır. Bazı önemli nedenler şunlardır:
-
Toplumsal Cinsiyet Rolleri: Toplumda var olan cinsiyet eşitsizliği, kadına yönelik şiddetin en önemli nedenlerinden biridir. Kadınların ikinci plana itilmesi, erkeklerin güç ve kontrol arzusuyla birleştiğinde, şiddet eylemlerini tetikleyebilir.
-
Eğitim Seviyesi: Düşük eğitim seviyesi, kadına yönelik şiddetin artmasına neden olabilir. Eğitim eksikliği, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalığı azaltarak, şiddetin normalleşmesine yol açabilir.
-
Ekonomik Bağımlılık: Kadınların ekonomik bağımlılığı, şiddete maruz kalma riskini artırır. Ekonomik güvencesi olmayan kadınlar, şiddet uygulayan partnerlerinden ayrılmakta zorlanabilirler.
-
Kültürel ve Geleneksel İnançlar: Bazı toplumlarda, kadınların maruz kaldığı şiddet, geleneksel inançlar ve kültürel normlar tarafından meşrulaştırılabilmektedir. Bu durum, şiddetin yaygınlaşmasına zemin hazırlamaktadır.
Kadına Şiddetin Sonuçları
Kadına yönelik şiddet, bireylerin fiziksel ve ruhsal sağlığını olumsuz etkilerken, toplumsal düzeyde de ciddi sonuçlar doğurmaktadır.
-
Fiziksel Sağlık Sorunları: Şiddet mağduru kadınlar, yaralanmalar, sakatlıklar veya hatta ölüm riski ile karşı karşıya kalabilirler. Ayrıca, şiddet sonrası ortaya çıkan psikolojik sorunlar da fiziksel sağlık üzerinde olumsuz etkilere yol açabilir.
-
Psikolojik Sorunlar: Kadına yönelik şiddet, depresyon, anksiyete, stres bozukluğu gibi psikolojik sorunlara yol açabilir. Mağdurlar, özgüven kaybı ve sosyal izolasyon gibi durumlarla da karşılaşabilirler.
-
Ekonomik Etkiler: Kadına yönelik şiddet, ekonomik kayıplara neden olabilir. Mağdurlar, iş gücü kaybı, sağlık harcamaları ve hukuk süreçleri nedeniyle maddi sıkıntılar yaşayabilirler.
-
Toplumsal Etkiler: Kadına yönelik şiddet, toplumsal eşitsizliği derinleştirir ve toplumda güvensizlik yaratır. Bu durum, toplumun genel refahını olumsuz etkiler.
İstanbul Sözleşmesi Nedir?
İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Konseyi tarafından 2011 yılında İstanbul’da imzalanan ve kadına yönelik şiddet ile aile içi şiddetle mücadele amacıyla hazırlanan bir uluslararası sözleşmedir. Resmi adı "Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Sözleşmesi"dir. Bu sözleşme, kadınların insan haklarını korumak ve şiddeti önlemek amacıyla kapsamlı bir çerçeve sunmaktadır.
İstanbul Sözleşmesi’nin Temel İlkeleri
-
Önleme: Sözleşme, kadına yönelik şiddeti önlemek için gerekli yasal, sosyal ve kültürel değişikliklerin yapılmasını öngörmektedir. Eğitim ve farkındalık artırma programları bu kapsamda önemlidir.
-
Koruma: Mağdurların korunması için gerekli önlemlerin alınması gerektiği belirtilmektedir. Bu, hukuki destek, barınma ve sağlık hizmetleri gibi hizmetlerin sağlanmasını içerir.
-
Ceza: Şiddet eylemlerinin cezalandırılması gerektiği vurgulanmaktadır. Bu, yasal düzenlemelerin güçlendirilmesini ve etkili uygulamalar yapılmasını gerektirir.
-
Entegre Politika: Kadına yönelik şiddetle mücadelede tüm paydaşların (devlet, sivil toplum, bireyler) işbirliği içinde hareket etmesi gerektiği belirtilmektedir.
İstanbul Sözleşmesi’nin Önemi
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli bir dönüm noktasıdır. Sözleşme, devletlerin yükümlülüklerini belirleyerek, kadınların haklarını korumak için gerekli adımları atmalarını sağlamaktadır. Ayrıca, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda da önemli bir referans kaynağıdır.
Yasal Çerçeve Sağlama
İstanbul Sözleşmesi, üye devletlere kadına yönelik şiddeti önlemek için gerekli yasal düzenlemeleri yapma zorunluluğu getirir. Bu, ülkelerin ulusal yasalarını güçlendirmeleri ve şiddet eylemlerini cezalandırmaları için bir çerçeve sunar.
Farkındalık ve Eğitim
Sözleşme, toplumda kadına yönelik şiddet konusunda farkındalık yaratmayı ve eğitim programları düzenlemeyi teşvik etmektedir. Bu tür çalışmalar, toplumsal cinsiyet eşitliğini artırmaya yardımcı olur.
Uluslararası İşbirliği
İstanbul Sözleşmesi, uluslararası düzeyde kadın haklarıyla ilgili işbirliğini teşvik eder. Ülkeler arasında bilgi alışverişi ve deneyim paylaşımını destekleyerek, etkili mücadele yöntemlerinin geliştirilmesine katkı sağlar.
Türkiye’de İstanbul Sözleşmesi Uygulamaları
Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayan ilk ülke olmuştur. Ancak, sözleşmenin uygulanması ve toplumda yarattığı etki, tartışmalara neden olmuştur. Son yıllarda, Türkiye’nin sözleşmeden çekilmesi konusunda yapılan tartışmalar, kadına yönelik şiddetle mücadelenin geleceği açısından endişe yaratmaktadır.
Uygulama Sorunları
Türkiye’de İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasında bazı sorunlar yaşanmaktadır. Bu sorunlar arasında:
-
Yetersiz Uygulamalar: Sözleşmenin öngördüğü önlemlerin yetersiz uygulanması, kadına yönelik şiddetin artmasına neden olmaktadır. Yasal düzenlemelerin etkinliği, uygulayıcıların tutumuna bağlıdır.
-
Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği: Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitsizliği devam etmekte ve bu durum, kadına yönelik şiddetin artmasına zemin hazırlamaktadır.
-
Farkındalık Eksikliği: Kadına yönelik şiddet konusunda toplumsal farkındalık yeterince gelişmemiştir. Eğitim programlarının yetersizliği, bu durumu etkileyen önemli bir faktördür.
Sözleşmeden Çekilme Tartışmaları
2021 yılında Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı almış ve bu durum, geniş bir toplumsal tepkiye yol açmıştır. Bu karar, kadın hakları savunucuları ve sivil toplum örgütleri tarafından ciddi bir kaygı ile karşılanmıştır. Sözleşmeden çekilmenin, kadına yönelik şiddeti artırabileceği ve kadınların haklarının ihlaline yol açabileceği endişeleri dile getirilmiştir.
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Öneriler
Kadına yönelik şiddetle etkili bir şekilde mücadele edebilmek için çeşitli stratejilerin geliştirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda bazı öneriler şunlardır:
-
Eğitim ve Farkındalık Programları: Toplumda kadına yönelik şiddet konusunda farkındalık artırıcı eğitim programları düzenlenmelidir. Bu programlar, özellikle genç nesillere yönelik olmalıdır.
-
Yasal Düzenlemelerin Güçlendirilmesi: Kadına yönelik şiddeti önlemek için yasal düzenlemelerin güçlendirilmesi ve etkin bir şekilde uygulanması sağlanmalıdır. Şiddet eylemlerinin cezalandırılması için gerekli yasal altyapı oluşturulmalıdır.
-
Destek Hizmetlerinin Artırılması: Kadınların şiddet mağduru olmaları durumunda destek alabilecekleri hizmetlerin artırılması gerekmektedir. Barınma, psikolojik destek ve hukuki yardım gibi hizmetler, kadına yönelik şiddetle mücadelede kritik öneme sahiptir.
-
Sivil Toplumun Güçlendirilmesi: Kadına yönelik şiddetle mücadelede sivil toplum kuruluşlarının rolü büyüktür. Bu kuruluşların desteklenmesi ve güçlendirilmesi, toplumda olumlu değişim yaratabilir.
Sonuç
Kadına yönelik şiddet, toplumsal bir sorun olup, bireylerin haklarını ihlal eden ciddi bir durumdur. İstanbul Sözleşmesi, bu tür şiddet eylemleriyle mücadelede önemli bir araçtır. Türkiye’nin sözleşmeyi imzalaması, kadın hakları konusunda atılmış önemli bir adım olmuştur. Ancak, sözleşmenin etkin bir şekilde uygulanması ve toplumda toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, kadına yönelik şiddeti önlemenin temel koşuludur.
Kadına yönelik şiddetle mücadelenin başarılı olabilmesi için, yasal düzenlemelerin güçlendirilmesi, farkındalık artırıcı eğitimlerin düzenlenmesi ve destek hizmetlerinin yaygınlaştırılması gerekmektedir. Toplumun her kesiminin bu mücadeleye katkı sağlaması, kadına yönelik şiddetin sona erdirilmesi için kritik bir öneme sahiptir. Adaletin sağlanması ve kadınların haklarının korunması, tüm toplumun sorumluluğudur.